İnşaat sektörü, istihdamı etkileyen, ülke kalkınmasına ve ekonomisine önemli katkıda bulunan bir iş kolu olmasına rağmen, SGK istatistiklerine göre, Türkiye’de Meslek gruplarının içinde, meydana gelen iş kazalarında en sorunlu sektörler arasında yer almaktadır. Her yıl birçok çalışan, çalışma alanlarında meydana gelen kazalar sonucunda hayatını kaybetmekte, yaralanmakta veya hastalanmaktadır. Bunun yanında kayıt dışı çalışanların istatistiklere yansımayan iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu ölümlerinin olduğu da unutulmamalıdır. Bu nedenle inşaat sektöründe meydana gelebilecek kazaların ve zararlı sonuçlarının en aza indirgenmesi için gerekli tedbirlerin alınması önem arz etmektedir.
İnşaat sektörü çok geniş, dağınık ve birbirinden farklı çalışma alanlarına sahiptir. Çalışma sahası genellikle dışarıdan gelebilecek her türlü etkiye açık ve hava şartlarından fazlasıyla etkilenmektedir. Bu ortamda çalışabilmek için tecrübeli ve fiziksel zorluklara dayanıklı olmak gerekmektedir. Yapılan işlerin geçici ve süreli olması, işçi sirkülasyonunun çok fazla olması, işlerin farklı ekiplerce ve eş zamanlı yapılması, tehlike kaynaklarının etkileşim halinde olması, asıl işveren ile alt işveren ilişkisinin sürdürülebilir kurgulanması ve sektörde çalışanların iş güvenliği konusunda bilinçsizliği, yeteneğe uygun işi yapmaması gibi nedenler sektörü daha riskli hale getirmektedir.
İnşaat sektöründe ölümlü iş kazalarının önemli bir çoğunluğu yüksekten düşme şeklinde meydana gelirken, cisimlerin düşmesi, bir veya birden fazla cismin sıkıştırması, makineler, elektrik çarpması, göçük altında kalma, yük taşıma, tehlikeli kimyasalların veya patlayıcı maddelerin kullanımı, gürültü, titreşim vb. gibi olaylar nedeniyle meydana gelen kazalar diğer nedenler olarak sıralanmaktadır.
En çok iş kazası mesainin ilk 3 saatinde ve son saatinde meydana gelmektedir. Bunun nedeni olarak günün ilk saatlerinde uykusuzluk, güne alışamama gibi sebeplerden dolayı insanların kaza yapma eğilimlerinin daha fazla olması düşünülmektedir. Günün son saatlerinde ise, tüm gün çalışmış olmanın verdiği yorgunluk ve stres işçiler üzerinde dikkatin azalmasına ve kaza yapma olasılıklarının artmasına sebep olmaktadır
İş sağlığı ve güvenliği denilince işverenler ve çalışanlar tarafından ilk akla gelen şey kişisel koruyucu donanım kullanımı; kişisel koruyucu donanım deyince de baret olmasına rağmen bu konuya gereken önem bugüne kadar yeterince verilememiştir. Kaldı ki sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının sağlanması adına yapılması gereken en önemli çalışma çalışanların tamamının toplu olarak korunmasıdır. Güvenli korkuluklar, kapaklar, elektrik topraklamaları, kaçak akım röleleri gibi tedbirler bu konuda atılacak adımların bazılarıdır.
İşverenler işi alt işverene yüklemeleri nedeniyle iş sağlığı ve güvenliği açısından alınacak önlemleri yükümlülük olarak görmedikleri gibi hem asıl işveren hem de alt işveren bu tür önlemleri işin tamamlanmasında bir engel ve maliyet olarak görerek üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemektedir. İnsanlar da var olan aşırı cesaret, kendine fazla güvenme, yaptığı işi ciddiye almama, meydana gelebilecek zararın farkında olmama, işveren tarafından alınan güvenlik önlemlerini işini daha rahat yapabilmek için bilerek etkisiz hale getirme, dikkatsiz ve ciddiyetsiz çalışma, gençlik, tecrübesizlik, bilgisizlik, eğitimsizlik, sakarlık gibi nedenlerle kazaya yatkınlık iş kazalarının çalışanlar tarafına mal edilecek boyutudur. Tüm bunlara ek olarak kaza sonrasında, kaza nedenlerinin şanssızlık, kaçınılmazlık, dikkatsizlik ve kader gibi kavramlara dayandırılması, kazaların gerçek nedenlerinin araştırılmasına engel olmaktadır.
İş güvenliğini sağlamak hem insani bir görev, hem de yasal bir zorunluluktur. İş güvenliğini sağlamak adına iş kazalarını önlemek için alınan tedbirler, kaza meydana geldikten sonra oluşan maddi kayıpları ödemekten daha masrafsız ve kolaydır. Günümüzde önemli boyutlara ulaşan, telafisi olmayan sonuçlar doğurabilen iş kazalarının en aza indirgenmesi, güvenli çalışma koşullarını sağlayarak, işverenin ve çalışanların karşılıklı duyarlı ve bilinçli davranmaları ile mümkündür.
Sonuç olarak, inşaat sektörü yüksek oranda riskli bir çalışma grubudur. Bu riskleri en aza indirmek için devlet, işveren ve işçilere düşen bir takım görevler vardır. Devlet iş sağlığı ve güvenliği konularında iş sahalarını denetleyerek caydırıcı yaptırımlar uygulamalıdır. İşveren ise, iş güvenliği konusunu sürekli gündeminde tutarak, işçilerin güvenlik kurallarına uyup uymadığını kontrol etmek, işçileri bu konuda bilinçlendirmek, işyerinde güvenlik kültürünü bir yaşam biçimi haline getirmek zorundadır. İşçilere gelince öncelikle kendi hayatlarını her şeyin üstünde tutup, iş güvenliği ile ilgili tüm kurallara uymalıdır, kendine aşırı güven ve bana bir şey olmaz mantığı ile hareket etmemeli, her durumda dikkatli davranmalıdır.